'![]() |
Homecoming, Dimitri ve Rose'un Rusya'da geçen kısa hikayesidir. |
Dimitri:
Kaybolmuştum. Umudumu yitirmiştim. Rose'un... bana inanması dışında. Rose asla
pes etmedi.
Yeva:
Ön gördüğüm gibi.
Rose:
Görmedin. Tek yaptığın bana burdan gitmemi söylemekti ki "başka bir şey
yapabileyim".
Yeva:
Kesinlikle. Gidip Dimka'mı eski haline getirmen gerekiyordu.
Rose:
Ama bunun hiç yapacağım şey olduğunu söylemedin. Bunda senin payın yok.
Yeva:
Biliyordum.
Yeva:
Fazla basit. Bunun için çalışman gerekiyordu.
Ağzım
açık kaldı. Odanın öbür ucunda, Dimitri gözüme takıldı. Bakışı, Yapma,
Rose, diyor gibiydi. Boşver. Yüzünde eğleniyormuş gibi bir
parıltı vardı. Bana eski öğretmen-öğrenci günlerimizi hatırlatan bir şey. Beni
çok iyi tanıyordu. Eğer fırsat verilse bunu bir sonuca varana kadar eskiden
kalma büyükannesiyle tartışacağımı biliyordu. Büyük ihtimal kaybederdim. Kısa
bir baş sallamayla ağzımı kenetledim. Pekala, cadı, diye
düşündüm.Bunu sen
kazandın. Yeva bana eksik dişli bir sırıtış fırlattı.
Sonya:
Ama bu nasıl oldu?
Yeniden dampire dönüşmek yani.
Dimitri:
Ruh.
Rose:
Arkadaşım Lissa, ee, onu gümüş bir kazıkla kazıklarken ruh kullandı.
Paul: Lissa? Yani Kraliçe Vasilisa mı?
Rose:
Ah, evet. O.
Anaokulundan
beri en iyi arkadaşımın artık tüm Moroi dünyasının kraliçesi olduğunu
hatırlamak hala bazen zordu.
................
Yüzümü
elleri arasına aldı. "Çok açık görüşlüler. Hem atlattığımız o kadar şeyden
sonra mı? Bence çoğunun endişelendiği kadarıyla evli de olabiliriz."
"O
izlenimi ben de aldım," diye kabul ettim. Dimitri'nin anma töreni için
buradayken, diğer birçok dampir bana onun duluymuşum gibi davranmışlardı.
Dampir ilişkileri formalitede pek dayanmıyordu.
"Fena
fikir değil," diye takıldı.
Ona
dirsek atmaya çalıştım ki bu ne kadar birbirimize dolaştığımıza bakılırsa biraz
zordu. "Hayır. O konuya girme, yoldaş." Dimitri'yi her şeyden çok
seviyordum ama ara sıra olan imalarına rağmen yaşımın başında "2"
olana kadar evlenmeye niyetim olmadığını açıkça ortaya koymuştum. O benden yedi
yaş büyüktü, bu yüzden evlilik onun için daha mantıklı bir fikirdi. Benim
içinse, istediğim başka kimse olmasa bile, on sekiz bir eş olmak için henüz çok
genç bir yaştı.
"Şimdi
böyle söylüyorsun," dedi kahkahasını tutmaya çalışarak. "Ama bu
günlerin birinde fikrini değiştireceksin."
"Kesinlikle
hayır," dedim. Parmak uçları boynumun üzerindeki şekillerde, tenimi
sıcaklıkla doldurarak geziniyordu. "Baya ikna edici savunmalar
verdin ama beni kazanmak için önünde hala uzun bir yol var."
"Gerçekten
denememiştim bile," dedi nadiren olan bir küstahlıkla. "İstediğimde, çok ikna edici olabilirim."
"Öyle
mi? Kanıtla."
Dudakları
benimkilere doğru hareket etti. "Bunu söylemeni umuyordum."
..................
Dimitri
başımın üstünü öptü. "Kabul et. Bu Strigoi'nin peşinden gitmeyi
umursamıyorsun. Yapılacak doğru şey bu. İşin içine girseler bile masumlar hala
onun yüzünden ölüyorlar."
"Evet,
evet. Doğru olan şey bu. Eninde sonunda kendim gönüllü olurdum." İç
çektim. "Sadece Yeva'ya evrenin kaderini kendisi kontrol ediyormuş gibi
düşünmesi için bir neden daha vermekten nefret ediyorum."
Kıkırdadı.
"Bu ailenin bir parçası olmayı planlıyorsan, buna alışsan iyi olur."
..................
"Küçük
bir kaya tırmanışı gibisi yoktur," dedim sırt çantamı omzumdan yukarı
çekerken neşeli bir şekilde. "Bu neredeyse bir tatil olabilirdi, eğer,
biliyorsunuz potansiyel ölüm kısmı olmasaydı."
Mark,
Dimitri ile bana bakarken bir elini gözlerini güneşten korumak için kaldırdı.
"Bir şey bana sizin tatilleri hep bu şekilde biten türden kişiler
olduğunuzu söylüyor."
"Doğru,"
dedi Dimitri, patikaya doğru yol alarak. "Hem bugün güvendeyiz.
Büyükannemin güvencesine sahibiz, hatırladınız mı?"
Sesindeki
muzipliğe gözlerimi devirdim. Dimitri Yeva'yı seviyor ve sayıyor olabilirdi ama
görevini yapmak için herhangi bir belirsiz kehanete güvenmeyeceğini biliyordum.
İnancı belinde taşıdığı gümüş kazıktaydı.
..................
"Yani,
evet, Mark... eğer, aa, ziyarete gelirsen... yemek için dışarı çıkabiliriz ve
sen de biraz Amerikan yemeği deneyebilirsin. Artık lahana yok." Huzursuz
bir kahkaha attım ve kayalık bir köşede kaybolurken Dimitri'ye bakmamaya
çalıştım. "Şey, bilirsin hot dog yemeye çıkabiliriz. Endişelenme— aslında
köpek değiller. Sadece adı öyle. Bir çeşit ekmeğin arasına koyduğun etler işte
ve sonra üstünü de diğer şeylerle kapatıyorsun ve—"
"Bir
hot dog'ın ne olduğunu biliyorum," diye böldü Mark. Sesi gözlemcimiz adına
hafifti ama budama bıçağının yerini kazığı almıştı.
"Biliyor
musun?" diye sordum yerinde bir şaşkınlıkla. "Nasıl?"
"O kadar da ücra değiliz. TV ve
filmlerimiz var. Hem ben Sibirya'dan ayrılmıştım, biliyorsun. Amerika'da
bulunmuştum."
"Gerçekten
mi?" Bunu bilmiyordum. Aslında onun hakkında çok az şey biliyordum.
"Hot dog denedin mi?"
"Hayır,"
dedi. Gözleri Dimitri'nin yok olduğu yerdeydi ama kısa bir an bana baktı.
"Teklif edilmişti ama... o kadar da iştah açıcı görünmüyordu."
"Ne!"
diye haykırdım. "Dine saygısızlık resmen. Çok lezzetililer."
Sıkıştırılmış
hayvan parçaları değiller mi?" diye devam etti.
"Şey,
evet... sanırım. Ama sucuk da öyle."
Mark
başını iki yana salladı. "Bilemiyorum. Hot dog ile ilgili bir şey doğru
değil işte."
"Doğru
değil mi? Çok doğru demek istedin herhalde. Onlar
evrendeki en—"
..................
"Benim
kehanetlerim birçok şeyi görür," diye cevapladı Yeva—ki bu hiç de bir
cevap sayılmazdı. "Sıradaki kehanetim özellikle ilginç."
"A-ha,"
dedim. "Dur tahmin edeyim. 'Bir yolculuk'. Bu benim ve Dimitri'nin eve
döndüğümüz anlamına gelebilir. Ya da Olena'nın markete gittiği."
"Aslında,"
dedi Yeva. "Gelecekte bir düğün görüyorum."
Çeviri:
İlayda Sarıbaylar
Bu kitabı nereden alabilirim.
YanıtlaSil